12 Eylül Zindanları… Dar’lar bizimdir! Vatan sağ olsun!

Ali Aladağ…:Malatya Olay…: Karanlık günler...Türk demokrasisinden kara leke...Su gibi akan yıllar…Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden tam 44 yıl geçti…o günleri yaşamak…Zindanlar…İşkence ve ölüm…

12 Eylül Zindanları… Dar’lar bizimdir! Vatan sağ olsun!

12 Eylül’de…Neler yaşadım…Anlatmayla anlatılamaz ki…Hangisini yazayım…Hangisini anlatayım…

Kara gün…Nesini seveyim 12 Eylül’ün…Sevmediğim gibi devamlı da nefesim çıktıkça söveceğim…

Darbe…İhtilal…Kalkışma…Her adı neyse…Ülkeye millete hainliktir…Dar ağacına da gitsem…Darbe ve darbecilerin karşısında dimdik duracağımı da belirtiyorum…

Allah bu millete o günleri yaşatmasın…

İşkence, zulüm,

Zindanlar ölüm,

Sehpada yiğitler,

Yıldızı göğün! Ferman karanlığın, ferman Eylüllerin,

Dar’lar bizimdir! Vatan sağ olsun!

Demokrasinin unutulmayan kara lekesi: 12 Eylül darbesinin bugün 44’ncü yıl dönümü…Bugün 12 Eylül ile ilgili 2’nci yazım…O günleri hatırladıkça…İsyan isyan isyan diyorum…

12 Eylül 1980 darbesi sürecinde, 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için idam cezası istendi. 517 kişinin ölüm cezasına çarptırıldığı süreçte, 50 kişi darağacına gönderildi…

12 Eylül zindanları…

Yaşadığını kolay kolay unutmuyor insan…

12 Eylül 1980 denilince insanilikten başka her şeyin bol olduğunu söylemek istiyorum…

12 Eylül 1980 darbesi…Türkiye tarihinin en kara günlerinden biri olarak hafızalara kazındı…

Kod adı “Bayrak Harekatı” olarak belirlenen darbe planı, ordu komutanlarına 11 Temmuz 1980’de harekete geçilmesi emri verilerek hazırlanmıştı… Ancak Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki hükümetin güvenoyu almasıyla, darbeciler planlarını erteledi…12 Eylül 1980 tarihinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve diğer kuvvet komutanlarından oluşan darbeci Milli Güvenlik Konseyi, Türkiye’de tüm yetkileri ele aldı ve ülke genelinde hukukun askıya alındığı bir dönem başladı…

44 yıl öncesi yaşadıklarım…

Evimizin didik didik aranması…Evde olan kitaplar nedeniyle sorguya alınışımız…Öğrencilik ve okulumuzla ilgili sorgulanışımız…Tanımadığımız isimleri soruşları…Bizlere karşı tutumları…Elazığ Askeri Cezaevin de ifade verirken yaşadıklarım…

Sonrasın da ise…12 Eylül sürecin de Gazetecilik mesleğini sürdürmem…Zor şartlar da…Zorluklarla…Evde çıkışımız da…Kent merkezinde gezmelerimiz de…İhtilalcilerle karşılaşmamak için ara sokaklar da dolaşmamız…Vatanımızı sevmekten başka bir sevdamız yokken her an bir suç teşkil edilip zindanlar da dar ağacında olacak düşüncesini yaşayanlardanız…

Gazetecilik yapmak…Haber yazmak…Askerlerden…Şu yazılacak…Bu yazılmayacak …Talimatları…almadan…Bir haber yazmak…

Çıkardığımız gazeteleri İhtilalcilerin okuduktan sonra “Tamam “ olurlarını beklemek…Ve ihtilal dönemin de Malatya-Elazığ arası dokuduğumuz mekik…Sonrasında mesleğimiz Diyarbakır’da sürdürmek…Diyarbakır’da bültenleri İhtilalciler onay verdikten sonra alıp haberleştirip ajanslarımıza gazetelerimize geçerdik…İhtilal dönemin de Diyarbakır’da Irak sınırın da bir yaptığım haberden dolayı çalıştığım gazetenin kapatılması…

O anlar aklıma geldikçe isyan…isyan…isyan…

“Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes! Ey kahpe rüzgâr; artık ne yandan esersen es!”…Nesini seveyim 12 Eylül’ün nesini seveceğim sevmediğim gibi devamlıda söveceğim…

Exit mobile version