Filistin halkını topyekûn cezalandırmayı amaçlayan fevri kararlardan herkes uzak durmalıdır
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “İnsani yardımların kesilmesi gibi Filistin halkını topyekûn cezalandırmayı amaçlayan fevri kararlardan herkes uzak durmalıdır. Kullandıkları yöntemler ve sonuçları itibariyle eleştirilmeye de, desteklenmeye de ihtiyacı olan taraflar arasında körü körüne bir tarafın safında yer almak, sadece yaşanan krizi derinleştirmeye yarar” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) AK Parti Grup Toplantısı’na katılarak bir konuşma yaptı.
Konuşmasında, gündemlerindeki bir başka meselenin sınırları tehdit eden terör örgütleriyle mücadele olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyindeki inlerinden Türkiye'ye saldırma hazırlığı yapan, Türkiye'nin bölgedeki unsurlarını taciz eden teröristlere nefes aldırmadıklarını söyledi.
Hava harekâtlarıyla, topçu birlikleriyle, gerektiğinde kara unsurlarıyla her an teröristlerin tepelerinde olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Bir süredir yürüttüğümüz yoğun hava operasyonlarını daha da artırarak, terör örgütü mensuplarını, onları her an ve her yerde imha edeceğimizi göstererek devam ettireceğiz.
Bu mücadelemizde, teröristlerin yanında yer alarak bize zarar verenlere cevabımızı önünde sonunda vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Körfez Savaşı döneminden kalma hesaplarını Suriye'deki terör örgütüne arka çıkarak sürdürmeye çalışanların, artık ortak millî çıkarlarımızın gerektirdiği aklıselim politikalara döneceklerini umut ediyoruz. Türkiye, müttefiklik ilişkileri içinde olduğu her devletin ve kurumun hukukuna saygılıdır, onlardan da aynı şekilde kendi hukukuna saygı göstermelerini beklemektedir. Şayet bu denge kurulamazsa, o zaman herkesin kendi politikalarını belirleme ve kendi yolunu çizme opsiyonu meşru hak hâline dönüşür. Biz samimiyetle, müttefiklerimizle birlikte güvenli, huzurlu, müreffeh bir ortak geleceğe yürümek istiyoruz.
Bu ülkeye artık dayatmalarla, gizli-açık siyasi oyunlarla, sinsi ekonomik tuzaklarla istikamet çizilemeyeceğini herkesin kabul etmesi şart. Hala mandacılık hayalleri görenleri, eşit ortaklık temelinde yeni bir siyasi, diplomatik, ekonomik ilişki modelini özümsemeye ve gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz. Biz, tam bin yıldır bu topraklarda bedel ödeyerek yaşıyoruz. Biz bu coğrafyanın ve medeniyetin hancısıyız, yolcusu değil. Burada yolcu durumunda olanların, konumlarını bir kez daha gözden geçirmeleri ve ona göre davranmaya başlamaları kendi menfaatlerinedir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin etnik köken, inanç ve mezhep farklılığı, siyasi ve sosyal çıkar çatışmaları bakımından dünyanın en kırılgan bölgesinde yer aldığını belirtti. İbn Haldun'un "coğrafya kaderdir" tespitinin de bu tablonun en yalın ve çarpıcı ifadesi olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tarihimizi ve coğrafyamızı, bunların bize yüklediği kaderimizi değiştiremeyeceğimize, böyle bir niyetimiz de olmadığına göre mevcut şartların elverdiği en iyi, en doğru, en güvenli yolu izlememiz şarttır. Rusya-Ukrayna savaşından Kafkasya'daki çatışmalara, Balkanlar'daki gerilimlerden Akdeniz'deki çekişmelere kadar çevremizdeki tüm hadiseleri bu anlayışla değerlendiriyoruz" ifadesini kullandı.
Son günlerde Filistin ve İsrail topraklarında yaşanan, Golan Tepeleri'ne yayılma eğilimi gösteren gelişmeleri de takip ettiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem terörle mücadelede hem de bölgedeki tüm savaş ve çatışmalardaki tavırlarının açık olduğunu vurguladı.
Sivillere yönelik hiçbir eylemi, sivil yerleşimleri hedef alan hiçbir saldırıyı doğru bulmadıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaşın da bir ahlakı olduğuna, tarafların buna riayet etmesi gerektiğine inandıklarını belirtti. İsrail ve Gazze'deki çatışmalarda bu ilkenin çok ağır bir şekilde ihlal edildiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "İsrail topraklarındaki sivillerin öldürülmesine açıkça karşı çıkıyoruz. Aynı şekilde, Gazze'deki masumların hiçbir ayrım gözetilmeden sürekli bombardımana maruz bırakılarak katledilmelerini de asla kabul etmiyoruz. Bir şehrin suyunu, elektriğini, giriş-çıkışlarını kesip altyapısını çökerterek, camisinden kilisesine tüm ibadethanelerini, okullarını yıkarak, insanların en temel insani ihtiyaçlarına erişmesini engelleyerek, içinde sivillerin yaşadığı binaları bombalarla yerle yeksan ederek, velhasıl her türlü utanç verici yöntemle yürütülen bir çatışma, savaş değil katliamdır. Gazze'ye yönelik orantısız ve her türlü ahlaki temelden yoksun saldırıları, dünya kamuoyu nezdinde İsrail'i hiç beklemediği ve istenmeyen bir konuma itebilir. Sivil yerleşimleri bombalamak, sivil insanları kasten öldürmek, bölgeye insani yardım getiren araçları engellemek, üstelik bütün bunları maharet gibi sunmaya kalkmak, devlet değil ancak örgüt refleksi olabilir. İsrail, devlet gibi değil örgüt gibi davranırsa, sonunda örgüt gibi muamele görmeye başlayacağını unutmamalıdır."
“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VE DİĞER KURULUŞLAR, FİLİSTİN HALKINI TEK BAŞINA BIRAKMIŞ, AHDE VEFA GÖSTERMEMİŞTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kelimeleri, kavramları, olguları eğip bükerek, insanların doğuştan gelen temel hak ve özgürlüklerine fütursuzca saldırarak, verdikleri sözleri çiğneyerek yürütülen bir siyasetin hayırlı sonuçlar doğurmasının beklenemeyeceğine işaret etti.
"Ne bölgenin ne de dünyanın, bölgedeki çatışmaların ve insanlık trajedilerinin sürmesine tahammülü yoktur" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Mesele, sadece oradaki mazlum ve mağdur insanların sorunu değildir. Gelinen nokta itibarıyla mesele, dünyanın tamamının, küresel yönetim ve güvenlik düzeninin, bu konuda sorumluluk ve yetki sahibi tüm kurumların haysiyet sorunudur. Filistin meselesinin çözümsüzlüğe mahkûm edilmesinin müsebbiplerinden biri de verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmeyen uluslararası toplumdur. Birleşmiş Milletler ve diğer kuruluşlar, Filistin halkını tek başına bırakmış, ahde vefa göstermemiş, Filistinlilerin hak ve hukukunu koruyamamıştır. Biz bunu yeni söylemiyoruz daha önce Birleşmiş Milletler kürsüsünden bu hakikatleri tüm dünyaya açıkça söyledik."
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 2019'da yaptığı konuşmasının, 1947'den itibaren Filistin ve İsrail'in topraklarında yaşanan değişimi içeren haritanın gösterilmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tablo bu. Görüldüğü gibi 1947'deki Filistin, 1947'deki İsrail ve Filistin. Geliyoruz 1949-1967 İsrail ne halde. Geliyoruz şu andaki hale İsrail ne halde, Filistin ne hâlde. Bölgede bugüne kadar adaletsizliğe göz yuman insanlık, son hadiselerde de iyi bir sınav vermiyor" diye konuştu.
Bölgede etki sahibi aktörlerin sükûneti tesis etme yerine yangına adeta körükle giden kışkırtıcı tavrını esefle karşıladıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Amerika, Avrupa ve diğer bölgelerdeki devletleri, taraflar arasında hakkaniyetli, adil ve insani dengelere dayalı tutumlar almaya çağırıyoruz" dedi.
İnsani yardımların kesilmesi gibi Filistin halkını topyekûn cezalandırmayı amaçlayan fevri kararlardan herkesin uzak durması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kullandıkları yöntemler ve sonuçları itibarıyla eleştirilmeye de desteklenmeye de ihtiyacı olan taraflar arasında körü körüne bir tarafın safında yer almak, sadece yaşanan krizi derinleştirmeye yarar. Bunun için Türkiye olarak biz tarafları itidale davet ediyoruz. Bölgedeki savaşın bir an önce durmasını, taraflar arasındaki sorunların görüşmeler yoluyla çözümünü istiyoruz" ifadelerini kullandı.
“NE GAZZE’DE NE İSRAİL’DE NE SURİYE’DE NE UKRAYNA’DA ARTIK DAHA FAZLA KAN AKMASIN İSTİYORUZ”
Pazartesi gününden itibaren bu doğrultuda pek çok telefon görüşmesi gerçekleştirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi: "Aralarında Filistin ve İsrail devlet başkanlarının da bulunduğu devlet ve hükûmet başkanı seviyesinde sekiz telefon görüşmemiz oldu. Sayın Abbas ve Sayın Herzog'a aklıselimle devlet aklıyla suhuletle hareket etmeleri tavsiyesinde bulunduk. Dün gece Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ve Birleşmiş Milletler Genel Sekteri Sayın Guterres'le de bu konuyu değerlendirdik. Çatışmaların derinleşmesinin ve yayılmasının önüne geçilmesi noktasında gereken desteği vermeye hazır olduğumuzu ifade ettik. Bölgemizi içine girdiği bu anafordan süratle çıkarmak için, Türkiye olarak, arabuluculuk ve adaletli hakemlik dâhil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız. İnşallah bu tavrımızı sonuna kadar muhafaza edeceğiz."
Son dönemde tüm bölge ülkeleriyle tesis ettikleri yakın diyaloğu barışın tesisi için kullanacaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ne Gazze'de ne İsrail'de ne Suriye'de ne Ukrayna'da artık çocuklar, siviller, masum insanlar ölmesin, daha fazla kan akmasın istiyoruz. Bu son hadiselerle birlikte 'Dünya beşten büyüktür' ifadesiyle dile getirdiğimiz tespitimizin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha gördük. İnşallah bundan sonra bu itirazımızı daha gür bir sedayla seslendireceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
"HAREM-İ ŞERİF'İN STATÜSÜNE SAYGI GÖSTERMEYEN HİÇBİR ADIMI KABUL ETMEYECEĞİZ"
Bölgeye kalıcı huzur ve barışın ancak meşruiyeti Birleşmiş Milletler kararlarına dayanan, 1967 sınırlarında ve coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ve tüm dünya tarafından tanınmasıyla gelebileceğinin altını çizen Erdoğan, bunun dışında yol aramanın, bunun dışında hevesler peşinde koşmanın sadece daha fazla yıkım, daha fazla gözyaşı ve can kaybı demek olacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Üç semavi dinin kutsal mekânlarını bünyesinde barındıran Kudüs'ün mahremiyetine, Mescid-i Aksa'nın içinde yer aldığı Harem-i Şerif'in statüsüne saygı göstermeyen hiçbir adımı ve tasarrufu kabul etmedik, etmeyeceğiz" dedi.
İsrail'in, bir devlet olarak varlığını sürdürebilmesi ve vatandaşlarının güvenliğini güvence altına alabilmesinin ancak bu şekilde mümkün olacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aksi takdirde, geçtiğimiz cumartesi gününden beri yaşanan hadiseler son olmayacağı gibi bunu çok daha büyük trajedilerin izlemesi de kaçınılmaz hale gelir. Biz ne İsrail'in ne Filistin'in ne de bölgemizin böyle bir kısır döngüye sürüklenmesini asla arzu etmiyoruz" diye konuştu.
"Rabbim ülkemize, bölgemize ve dünyaya daimi huzur, barış, esenlik nasip eylesin" temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yasama yılındaki çalışmalarında milletvekillerine başarılar diledi.
“Yerli üretimin önemi milletimiz tarafından günden güne daha iyi anlaşılıyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26. Geleneksel Tüketici Ödülleri Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, “Türkiye’de üretilen malların ve hizmetlerin kullanımı, ülke ekonomisine ciddi katkı sağlarken istihdamımızı arttırıyor, en can sıkıcı meselemiz olan dışa bağımlılığı azaltıyor. Yerli üretimin önemi milletimiz tarafından günden güne çok daha iyi anlaşılıyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Şûra Salonu'nda düzenlenen 26. Geleneksel Tüketici Ödülleri Zirvesi'ne katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, programda yaptığı konuşmasında ödüllerini takdim edecekleri bilinçli tüketicileri, resim ve karikatür yarışmasında dereceye giren öğrencileri, özel sektör ve medya kuruluşu temsilcileri ile akademisyenleri tebrik etti.
Ödül törenini her yıl mart ayında yaptıklarını ancak 6 Şubat'taki deprem felaketi sebebiyle birçok etkinlik gibi ödül törenini de ertelediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kez daha depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, aziz millete başsağlığı diledi.
“DEPREM KONUTLARIMIZIN İNŞASI HIZLA SÜRÜYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 ilde yaşanan 14 milyon insanı doğrudan etkileyen bu büyük felaketin yaralarını sarmak için gece gündüz demeden çalıştıklarını, Kabine toplantılarının ilk gündem maddesini deprem bölgesinde yürütülen inşa ve ihya faaliyetlerinin oluşturduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Orta Vadeli Program'da olduğu gibi ekonomiyle ilgili hazırladığımız yol haritalarında da önceliği daima bölgenin ayağa kaldırılmasına veriyoruz. Meclisimize sunduğumuz ek bütçede bölgeye 762 milyar lira ayırmıştık. 2024 yılında deprem bölgesi için 1 trilyon liralık kaynak tahsis edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Önümüzdeki üç yıl boyunca, depremzede şehirlerimizin ihyası için toplam 3 trilyon lira tutarında bir kaynak kullanacağız. Deprem konutlarımızın inşası hızla sürüyor. Depremde yıkılan iş yerlerimizi ve ticarethanelerimizi yeniden yapıyoruz. Konutlar haricinde deprem bölgesinde ticari alan vasfına sahip 170 bin bağımsız bölüm inşa edeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da depremzedelerimizi sırf siyasi tercihlerinden dolayı onlara hakaret edenlerin insafına bırakmayacağız. Devlet millet dayanışmasıyla inşallah bu zor günlerin üstesinden alnımızın akıyla hep beraber geleceğiz."
“TÜRKİYE, SALGIN KRİZİNİ EN BAŞARILI YÖNETEN ÜLKELERDEN BİRİDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kovid-19 salgınıyla küresel ekonominin daha önce hiç alışık olmadığı bir girdaba sürüklendiğini, hemen her alanda üretimin aksadığını, tedarik zincirlerinde kırılmaların olduğunu, küresel ticaretin aylar boyunca neredeyse durma noktasına geldiğini anımsattı.
Türkiye'nin salgın krizini, istihdam, ticaret, üretim, turizm dahil tüm boyutlarıyla en başarılı şekilde yöneten ülkelerden biri olduğunu, bu kritik süreçte muhalefetin tüm baskısına rağmen ekonomide vahim sonuçları olabilecek fevri adımlardan uzak durduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Geniş bir yelpazede verdiğimiz destek ve teşviklerle çarkların kesintisiz dönmesini sağladık. Aynı tavrı, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın tetiklediği küresel ekonomik krizde de gösterdik. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla ülkemizi büyütmeye dayalı bir ekonomi modeli uyguladık. Elbette tüm dünyada son 60-70 yılın en yüksek rakamlarına ulaşan enflasyon oranları bizleri de olumsuz etkiledi. Hâlen de etkiliyor.”
“ORTADA EKONOMİK HİÇBİR GEREKÇEYLE AÇIKLANAMAYACAK AFAKİ RAKAMLAR GÖRDÜK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa'dan Amerika'sına herkes istihdam kaybına yol açmadan enflasyonu dizginlemeye dönük politikalar uyguluyor. Biz bu muhataralı süreci son dönemde biraz daha ağır yaşadık. Küresel sıkıntılara, tamamen tamahkârlıktan ve fırsatçılıktan kaynaklı fiyatlama davranışları eklenince bizim yükümüz daha da arttı. Ortada ekonomik hiçbir gerekçeyle açıklanamayacak afaki rakamlar gördük. Farklı bahanelerin arkasına gizlenerek vatandaşın malına, rızkına, lokmasına kasteden açgözlülerle karşılaştık."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerden sonra yeni Kabine'nin en öncelikli meselelerinden birinin bilhassa belli sektörlerde oluşan balonu söndürmek olduğunu vurguladı.
“MİLLETİMİZİ HAKSIZ FİYAT ARTIŞLARINDAN, STOKÇULUKTAN KORUMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Attıkları kararlı adımlarla otomobil fiyatlarından başlayarak birçok alanda ciddi mesafe aldıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Alınan tedbirler, kesilen cezalar ve diğer engellemeler sayesinde otomotiv piyasasında yaşanan spekülatif fiyat artışları ortadan kalkmaya başladı. Daha 1 ay öncesine kadar güya araç kıtlığından dolayı fiyatlar sürekli artarken, bugün artık indirimleri hatta kampanyaları konuşuyoruz. Benzer bir tablonun konut ve kira fiyatlarında da yaşanacağına inanıyoruz. Konut ve kira sektöründe piyasanın dengesini bozan, fahiş fiyat artışlarına yol açan kişi ve kurumlara yönelik ağır yaptırımlar uygulayacağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adil, dürüst, özenli ve makul şekilde hareket etmeyerek fırsatçılık peşinde koşanlara kesinlikle nefes aldırmayacağız. Aynı şekilde çimento ve hazır beton sektöründeki dengesiz fiyat artışlarını da yakın takibimize aldık. Devletimiz, asrın felaketinin yaralarını sarmaya, bir an önce vatandaşlarını güvenli yuvalarına kavuşturmaya çalışırken birilerinin aşırı kâr hırsıyla farklı işlere tevessül etmesine asla tahammülümüz yoktur. Denetimler sonucunda şayet burada da bir sorun, sıkıntı, fırsatçılık tespit edersek gereği neyse onu yapmaktan çekinmeyeceğiz. Milletimizi haksız fiyat artışlarından, stokçuluktan, güvensiz ürünlerden ve aldatıcı ticari uygulamalardan korumaya kararlılıkla devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
“BİLİNÇLİ TÜKETİCİLERİN SAĞLIKLI BİR EKONOMİNİN TEMELİ OLDUĞU DÜSTURUYLA HAREKET EDİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Yüzyılı" hedeflerine ilerlerken, bilinçli tüketicilerin sağlıklı bir ekonominin temeli olduğu düsturuyla hareket ettiklerini söyledi.
Ticaret Bakanlığının görevleri arasında tüketicilerin ekonomik çıkarları ile sağlık ve güvenliklerinin korunmasının da olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Esasen Batılı ülkeler tüketici haklarının önemini 1960'lı yıllarda kavrayıp, evrensel tüketici haklarını ilan etse de bizim kültürümüzde ahilik teşkilatı aracılığı ile yüzyıllar önce tüketicinin hakları korunmaktaydı. Ahilik sisteminde tüketiciyi aldatan, yanıltan ve onların haklarını gözetmeyenler pabucunun dama atılması suretiyle yaptırıma tabi tutulur ve ahilik teşkilatından dışlanırdı. Çünkü bizim nazarımızda tüketici hakkı aynı zamanda bir kul hakkı ve en temel insan hakkıdır. 'Bizi aldatan, bizden değildir'. Bu hadisi şerifle esnaf, tüccar ve üreticinin uyması gereken ilkeler yüzyıllar önce belirlenmiştir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüketicinin korunmasıyla ilgili tüm taraflara önemli görevler düştüğünü ifade ederek, "Esnafımızın müşteri memnuniyetini ön planda tutması, rekabet ortamını koruması, tüketiciye kaliteli mal ve hizmet sunması gerekiyor. Tüketicilerimizin de bilinçli alışveriş yapması ve haklarını bilmesi, lüzumu hâlinde bu haklarını kullanması önem arz ediyor. Satın aldığı mal ve hizmetle ilgili tüketiciye, 'Git nereye şikâyet edersen et' diyen bir anlayışın ticari hayatta kalıcı olması mümkün değil. Bir dönem yaygın olan 'satılan mal geri alınmaz' tabelalarının birçok yerde kaldırıldığını, kanunda tanınan hakların tüketicilere verildiğini görüyoruz. Müşterisinin hakkını gözeten tüm işletmelerimize ülkem ve milletim adına buradan teşekkür ediyorum" diye konuştu.
“TEFTİŞ VE KONTROL FAALİYETLERİMİZİ ARTIRARAK SÜRDÜRÜYORUZ”
Tüketici hakkının bir kul hakkı olduğu düsturundan hareketle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Zabıta Tüketici Hakları Amirliğini ilk defa kurduklarını ve çok güzel çalışmalar yaptıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "İstanbul'da başlayan bu uygulama bugün birçok belediyemizde Zabıta Tüketici Hakları Birim Amirliği kurulmasına da vesile oldu. Bu tavrımızı, hükûmete geldiğimizde de devam ettirdik. 85 milyon vatandaşımızı sağlıksız ve güvensiz ürünlerden, satıcı ve sağlayıcıların haksız uygulamalarından, aldatıcı vaat ve reklamlarından korumak maksadıyla birçok adım attık.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'u güncel bir bakış açısıyla 2014 yılında tümüyle yenileyerek geliştirdik. Vatandaşlarımızdan gelen şikâyetler ve talepler doğrultusunda bu hukuki çerçeveyi idari düzenlemelerle sürekli güçlendiriyoruz. Bu süreçte teftiş ve kontrol faaliyetlerimizi de artırarak sürdürüyoruz. Bu denetimler içerisinde yıllık hacmi 800 milyar liraya ulaşan ve genel ticaret oranı yüzde 17,7 yükselen elektronik ticaret alanında faaliyet gösteren firmalar da yer alıyor. Burada ne serbest piyasa ekonomisi kurallarından taviz verecek ne de piyasada tekelleşmelerin ortaya çıkmasına göz yumacağız. Özellikle sayı itibarıyla ticaret hayatımızın çoğunluğunu temsil eden esnaf, tüccar, KOBİ'lerimizi agresif ticaret hamleleri karşısında koruyacağız."
“TÜKETİCİ HAKEM HEYETLERİMİZ TÜKETİCİ SORUNLARININ ÇÖZÜMÜ NOKTASINDA ÖNEMLİ ROL ÜSTLENİYOR”
Reklam Kurulu vasıtasıyla ticari reklam ve haksız ticari uygulamaların denetlendiğini, gerekli idari yaptırımların uygulandığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye genelinde 211 noktada bulunan Tüketici Hakem Heyetlerimiz de vatandaşlarımızın yaşadığı tüketici sorunlarının çözümü noktasında önemli roller üstleniyor. Sadece 2022 yılında 600 bin tüketicimizin satıcılarla yaşadığı sorunlar, tüketici hakem heyetleri vasıtasıyla kolayca çözüme bağlandı. Böylece yargımızın iş yükü de hafifletilmiş oldu" ifadesini kullandı.
Yerli üretimin korunmasının ve israfın önlenmesinin, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir diğer konu olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'de üretilen malların ve hizmetlerin kullanımı ülke ekonomisine ciddi katkı sağlarken, istihdamımızı artırıyor, en can sıkıcı meselemiz olan dışa bağımlılığı azaltıyor. Yerli üretimin önemi, hamdolsun, milletimiz tarafından günden güne çok daha iyi anlaşılıyor. Yurt içinde üretilen ürünleri tercih ettiğini belirten tüketicilerin oranı bir yıl içerisinde yaklaşık 7 puan artarak yüzde 69,2'ye yükseldi. Temennimiz, milletimizin yurt içi üretime yönelik teveccühünün daha iyi bir noktaya gelmesidir. Hükûmetimizin, israfın önlenmesine, sıfır atık politikasına ve yurt içi üretimin teşvik edilmesine yönelik hamlelerine hem özel sektörün hem de vatandaşlarımızın dahil olmasını bekliyoruz."
Türkiye'nin üretmekten, ihraç etmekten, katma değeri yüksek ürünlerle ticaretini güçlendirmekten başka bir çıkış yolu görünmediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Önümüzdeki üç yıl içinde, ihracatımızı 300 milyar dolara, turizm gelirlerimizi 70 milyar doların üstüne, ekonomik büyüklüğümüzü 1,3 trilyon dolara, fert başına millî geliri yaklaşık 15 bin dolara çıkartmayı istiyorsak 85 milyon hep birlikte daha çok çalışacak, daha çok tasarruf edecek, özellikle israfı asgari seviyeye düşüreceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
Ticaret Bakanlığı tarafından düzenlenen ödül törenine geçilmeden önce, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde kurulan Zabıta Tüketici Bürosu'nun açılış fotoğrafını takdim etti. 26. Geleneksel Tüketici Ödülleri Töreni'nde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının ardından ödüller sahiplerini buldu.